Kıymetli Yurttaşlarımız ve Değerli Basın mensupları,
24 saat önce partimizin Ankara’daMeclis yanındaki Milli Egemenlik parkında başlattığı Eğitim Maratonu az önce sona erdi. 24 saat boyunca, yüze yakın konuk ile eğitim gündemi konuştuk. Akademisyenler, uzmanlar, sendika yöneticileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, genel başkan yardımcılarımız ve milletvekillerimizin katılımı ile gerçekleşen Eğitim Maratonu’muzun açılışını Genel Başkanımız Özgür ÖZEL yaptı.
İlk çıktı olarak diyebiliriz ki, eğitim konuşmak için ne 24 saat ne de 48 saat yeterli değil. Çünkü eğitim sistemimiz maalesef bugün ne çağdaş, ne laik, ne bilimsel ne de kamusal bir hizmet anlayışına sahip. Eğitimin bileşenleri olan, öğrenciler, öğretmenler, veliler, yöneticiler, hizmetliler, STK’lar, ve niceleri, eğitimin birçok farklı başlığından ve okul ortamında yaşananlardan, eksiklerden mustarip durumda. Bir çıkış yolu yok, nereye giderseniz gidin ülkemizin en dertli ve en eksik alanı eğitim. Gün geçtikçe de eğitim alanındaki bu dertler ve sorunlar, eksikler hatta yanlışlıklar devam etmeye, ettirilmeye çalışılıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün 24 saat gerçekleştirdiğimiz, ülkemizde ilk kez yapılan Eğitim Maratonu’ndan elde ettiğimiz sonuçları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
AKP iktidarı, bilerek ve isteyerek, kasti bir biçimde ülkemizde eğitimi baltalamıştır. Liyakatsiz atamalarla eğitim sistemimizin niteliği yerle bir edilmiştir. Eğitim dinselleştirilmiş, piyasalaştırılmıştır. Köy okulları ve yatılı okullar kapatılmış, çocuklarımız kilometrelerce uzaktaki okullara, taşımalı eğitime mecbur edilmiştir. Deprem bölgemizdeki çocuklarımız hala birleştirilmiş sınıflarda eğitim görmeye, 20 metrekarelik konteynerlerde ailecek yaşamaya devam etmektedir.
Bugün ülkemizin gençliği sınavlarda her yıl daha düşük ortalama yapmaktadır. Uluslararası ölçme değerlendirme sonuçlarına göre 2002 öncesine göre geriye gidilmiştir. 81 ülke ve bölgede 15 yaşındaki gençlerin okuma, matematik ve fen bilimi seviyelerinin değerlendirildiği 2022 PİSA araştırmasında Türkiye, matematikte 39, fende 34, okumada 36’ıncı sırada yer almıştır. Eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe her geçen yıl düşürülmüştür. Bunun karşılığında iktidar, ÇEDES projesiyle çocuklarımıza camide bowling oynatma, maket mezarlarda ağıt yaktırma gibi pedagojik olmayan işler yaptırmaktadır. İktidar Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gibi çağdışı ve laiklik karşıtı uygulamalar ile uğraşmakta, gerçek sorun ve sıkıntıları görmezden gelmektedir.
Sayın Milli Eğitim Bakanının iddialarının aksine, Türkiye Yüzyılı Maarif Model’ine karşı çıkmaktayız. Çünkü bu program; ihtiyaç analizi yapılmadan hazırlanmıştır, eğitim programları geliştirme ve akademik etik kurallarına uygun değildir. Programın tartışılması için yeterli süre verilmemiş, geri dönüşler için doğru araçlar tanımlanmamıştır. Program çerçevesinde hazırlanacak ders içerikleri ve materyallerinin geliştirilmesi için yeterli süre verilmemiştir ve program gerekli pilot çalışmalar yapılmadan uygulamaya konmak istenmektedir. Ayrıca bu program, kamu yönetiminde ilke, ciddiyet ve israfı önleme açısından son derece kötü bir örnektir! İktidarın, kindar ve dindar nesil yetiştirme idealiyle başlattığı bu süreç, makbul ve itaatkâr nesil yetiştirme istemiyle sürdürülmektedir. Bunun karşısında partimiz, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için Danıştay’a iptal ve yürütmeyi durdurma davası açmıştır.
2002 yılında 68 bin olan atanamamış öğretmen sayısı AKP iktidarında 1 milyona yükselmiştir. Öğretmenlerimiz okulda şiddet görmekte, öldürülmektedir. Yoksulluk sınırının altında maaşlarla, ücretli, sözleşmeli, aday öğretmen, uzman, başöğretmen ünvanlarıyla aynı dersi veren ama farklı maaş alan altı farklı öğretmen yaratılmış, öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılmıştır. Bugün bir uzman öğretmen 41 bin 192, bir başöğretmen 44 bin 136 lira ücret almaktadır. Fakat ülkemizde yoksulluk sınırı, Birleşik Kamu İş Mayıs 2024 araştırmasına göre 61 bin 788 liradır.
Öğretmenlik Mesleği Kanunu gibi, hiçbir paydaşla görüşülmeden sunulan kanun teklifleri ile öğretmenlerin hakları hiçe sayılmış, diplomaları geçersiz sayılarak adaylık statüsüne düşürülmek istenmiştir. Böylece Eğitim Fakültelerinin işlevi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
11 Nisan 2023’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim beyannamesini açıklarken, kamuda işe almalarla ilgili mülakatın kaldırılacağını söylemişti. 12 Mayıs 2023’te ise dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ‘Mülakat olmayacak artık, KPSS puanına göre çok hızlı olarak atamaları gerçekleştireceğiz. Yani tek kriter KPSS olacak’ demişti. Maalesef bir seçim vaadi olarak kalan mülakatlar, şimdiki Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından ‘mülakat gibi mülakat yapacağız’ söylemiyle devam ettirilmektedir. Mülakat, yüksek standardı olan bir ölçme aracı değildir. Ama iktidar kendi söyleminin aksine bundan vazgeçmeyerek, öğretmenlerimizi kendi amaçları doğrultusunda elemeye devam etmek istemektedir.
Mülakatla, Milli Eğitim Akademisi ile kendi istediği dışında tek bir öğretmenin çalışmasına imkan tanımak istemeyen iktidar, özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaşı hakkını görmezden gelerek bugün binlerce öğretmeni mağdur etmeye devam etmektedir. 2022 KPSS sonuçları ile ek atama sözü verilen öğretmenlerin ataması yapılmamıştır. Engelli öğretmen atamaları yetersizdir. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlikle öğretmenlerimizin emekleri sömürülmeye devam etmektedir. Daha bir yıl önce eski Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in ‘Her 100 öğrenciye bir rehber öğretmen’ vaadi yerine ÇEDES ile pedagojik formasyonu olmayan kişiler okullara sokulmuştur. Yine aynı bakanın ‘Uzman öğretmenler de artık 10 yıl değil, 5 yıl içerisinde bu sürece tabi olacaklar.’ vaadi unutulmuştur.
KHK uygulamaları ile üniversitelerimizin demokratik işleyişine son verilmiş, özgür düşüncenin ve bilimsel üretimin yerleri olması gereken üniversitelerimiz tek tipleştirilmiştir. Nitelikli öğretim görevlileri okullardan uzaklaştırılmış, öğrencilerin sosyal etkinlikleri dahi izne tabi tutulmuş ve engellenmiştir. Anayasa mahkemesi CHP’nin başvurusu üzerine verdiği kararda, üniversite rektörlerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması kararını Anayasa’ya aykırı bulmuştur. Üniversiteliler için yurt sorunu bir barınamama sorununa dönüşmüş, yoksulluk gençlerimizin üniversiteyi kazansa bile gidememesine sebep olmuştur. Yüksek Öğretim Kalite Kurulu’na göre 2015 ile 2022 arasında 2,3 milyon üniversite öğrencisi okulu bırakmak zorunda kalmıştır.
Mesleki eğitim, Türkiye’nin eğitim gündeminin ana konusu olmaya devam etmektedir. MESEM’lerle çocuklarımız iş öğrenmeye değil, iş gören kişiler haline getirilmiştir. Çocuklarımız 4 gün işe 1 gün okula denerek okullardan uzaklaştırılmış, bir de yasal olmayan şekilde okul saati dışında ve hafta sonlarında ağır işlerde çalıştırılmıştır. Yoksul halkın çocukları için tek seçenek haline gelen MESEM’lerde birçok çocuğumuz fiziksel ve ruhsal sorunlarla baş başa bırakılmıştır. Çocuklarımız buralarda uğradıkları iş kazalarında yaralanmaya ve ölmeye devam etmektedir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin araştırmalarına göre ise 2013-2022 yılları arasında toplamda 616 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Alperen, Erol, Murat, Arda, Ömer, Ulaş, Zekai, Yiğit…Son bir yılda MESEM’lerde 336 öğrenci çıraklık yaptırılırken iş kazası geçirmiş, 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlarının, ekonominin bilimini gözardı eden siyasal tercihleri ile Türkiye, büyük bir ekonomik kriz ile karşı karşıya gelmiştir. Derin bir yoksullukla mücadele eden halkımız, çocuğunun beslenme çantasına bir yumurta bile koyamaz hale gelmiştir. Mahmut Özer’in 2022-2023 Eğitim Öğretim yılının ikinci döneminde başlattığı okul öncesinde ücretsiz yemek uygulaması, bir yıl bile sürmeden, 2023-2024 öğretim yılında, yeni bakan Yusuf Tekin tarafından iptal edilmiştir. Oysa bir öğün ücretsiz yemek ve temiz su ihtiyacı çocukların sağlıklı gelişimi için hayati önem taşımaktadır. TÜİK 2022 verilerine göre üç çocuktan biri (yüzde 35,3) ciddi bir yoksulluk ve yetersiz beslenme sorunu ile karşı karşıyadır. Yetersiz beslenme, çocukların fiziksel gelişimi, okul için hazır buluşluğunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkilemektedir. Fakat iktidar bunu görmezden gelmeye devam etmektedir.
En başta söylediğimiz gibi, eğitim sistemimizin sorunları anlatmakla bitmeyecek hale gelmiştir. 22 yıllık AKP iktidarının eğitim sistemimizde yarattığı tahribatı gerek sokaklarda, gerek Meclis’te gerek yargı yoluyla, olduğumuz her yerde dile getirmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, eğitim mücadelemiz dün ve bugün olduğu gibi yarın da devam edecektir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi AKP’nin karanlığına teslim etmeyeceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder.’
Laik, bilimsel, nitelikli, demokratik, kapsayıcı ve kamusal eğitim haktır!
Saygılarımızla,